Türkiye’de Doğan Bebeklerin Yüzde 12’si Prematüre!
Farkındalığı artırmak sorunlarla baş etmenin ilk adımıdır!
2008 yılında Avrupa’da yapılan sivil toplum toplantısında Kasım ayının “Prematüre Farkındalık Ayı”, 17 Kasım’ın ise “Dünya Prematüre Günü” olarak kutlanması kararlaştırıldı. Ve 17 Kasım 2009’da dünyada ilk kez ABD ve Avrupa ülkelerinde kutlandı. Amacımız kutladığımız 17 Kasım Dünya Prematüre Günü ile prematüre sorunlarına yönelik farkındalığı artırarak prematürelik ve sorunlarıyla mücadelede ilk adımı oluşturmaktır.
Her 10 bebekten 1’i prematüre! Gebeliğin 37. haftasından önce doğan tüm bebekler prematüre kabul edilir. Canlı doğan her 10 bebekten biri prematüre bebektir. Dünyada her yıl 13 milyon bebeğin prematüre doğduğu, bunların bir milyonunun ise prematüreliğin neden olduğu sorunlar nedeniyle birinci yaşına ulaşamadan öldüğü biliniyor. Hayatta kalan 12 milyon bebek; Bazen çoğu ömür boyu sürecek olan ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz.
Bebeğin ağırlığı bin gramın üzerindeyse hayatta kalma oranı yüksektir! Türkiye’de de erken doğum oranları dünyayla benzer bir seyir izliyor. Ülkemizde geçen yıl 1 milyon 35 bin 795 bebek doğdu ve bu bebeklerin yüzde 12’si erken doğdu. Bu bebeklerin yüzde 88,5’i 32-36 hafta arasında, yüzde 11,5’i ise 32 haftanın altında doğdu. Erken doğan bu bebeklerin özel bakıma ihtiyaçları vardır. Türkiye’de bin gramın üzerinde doğan bebeklerin yüzde 90’ı hayatta kalabiliyor, 750-1000 gram arasında doğan bebeklerin ise yüzde 50’si hayatta kalabiliyor.
Erken doğumların önemli bir kısmı yüksek riskli gebeliklerden kaynaklanmaktadır;
Bunlar arasında annenin kronik hastalıkları, hamileliğe bağlı yüksek tansiyon, şeker hastalığı ve akut karaciğer hastalıkları, plasenta akış bozuklukları, rahimdeki bazı anatomik sorunlar ve rahim ağzı yetmezliği, enfeksiyonlar da erken doğum nedenleri arasındadır.
Genç yaşta anne olanlarda prematürite riski yüksektir. Genç yaşta hamile kalmak, sık ve çoğul doğumlar, yetersiz beslenme ve yetersiz gebelik bakımı, çoğul gebelikler gibi nedenler de erken bebek doğum riskini artırmaktadır. Prematüre bebekler anne karnında gerekli gelişim sürecini tamamlayamadıkları için hem yenidoğan döneminde hem de taburcu olduktan sonra bazı sağlık sorunlarıyla karşılaşabilirler.
Erken bakımda uzman hekim ve özel eğitimli hemşireler çalıştırılmakta; Bilindiği gibi prematüre bir bebeğin tüm organlarının gelişimi ve işlevleri, zamanında doğan bebeğe göre daha yetersiz, dış dünyaya uyumu daha zordur. Bu bebeklerin akciğerleri gelişmemiş, dolaşım sistemleri zayıf, bağışıklık sistemleri yetersiz, beyin damarları kanamaya yatkın ve sindirim sistemleri olgunlaşmamış durumdadır. Bu nedenle bu bebekler riskli ve hassas bebeklerdir. Bu nedenle prematüre bakım konusunda özel eğitim almış uzman hekim ve hemşireler, gelişen tıp bilimi ve bilgisi çerçevesinde yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde ihtiyaç duydukları her türlü yaşamsal desteği, onların yaşamlarına tutunabilmeleri için sağlamaya çalışmaktadırlar. multidisipliner bir yaklaşımla hayata
Bu bebekler taburcu olduktan sonra uzun vadede bazı zorluklarla karşılaşabilirler; Görme, işitme, kronik akciğer hastalığı, algı, hareket bozuklukları, dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü gibi sorunlarla da karşılaşabilirler. Prematüre bebeğin doğum yükü ve gebelik yaşı ne kadar küçükse bu sorunlar da o kadar fazla ortaya çıkar. Prematüre bebekler konusunda uzmanlaşmış merkezlerdeki doktorların ve sağlık çalışanlarının amacı, tüm prematüre bebeklerin hayatta kalabilmesini, ileriki yaşamlarında bedenen ve ruhen sağlıklı bireyler olarak topluma en az zararla entegre olabilmelerini sağlamaktır. Bu nedenle sağlık ve gelişimsel izlem, tanı ve tedavinin bebek merkezli ve aile işbirliği yaklaşımını bilen, prematüreliğin fizyopatolojik ve psikososyal risklerini dikkate alan bir ekip tarafından yapılması gerekmektedir.
”Biz hekimlerin, hemşirelerin ve tüm sağlık çalışanlarının en büyük mutluluğu, anne ve babaların bize emanet ettiği en değerli varlıkları olan bebeklerinin yeniden hayata tutunabilmesidir.”
Tüm dünyada kutlanan bu gün ne yazık ki Filistin’de kutlanamıyor.; Batı dünyasında bir insan hakkı olan ‘yaşam hakkının kutsallığı’ Filistin topraklarında geçerli değil. Sivil yerleşim birimlerinin ve özellikle hastanelerin acımasızca bombalanması ve güç ünitelerinin hasar görmesi sonucu, yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde oksijene bağlı olarak yaşam mücadelesi veren prematüre bebekler de etkileniyor ve bu kirli savaş nedeniyle hayatlarını kaybediyorlar. Bir nebze olsun hayat kurtarmayı, kurtarmayı misyon edinen biz sağlık çalışanları, toplu ölümlerin sorumlularını şiddetle kınıyor ve bu kirli savaşın sona ermesini talep ediyoruz… |
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı